İngiltere’de yaratıcı endüstrilere 50 milyar bütçe ayrılmasını sağlayan bir ekosistem var

Türkiye’deki yaratıcı endüstrilerin katma değerini arttırabilmek adına uluslararası iş birlikleriyle projeler gerçekleştiren Bahçeşehir Üniversitesi Kreatif Endüstriler Merkezi Direktörü Dr. Öğr. Üyesi Şafak Şahin, çeşitli eğitimler verdiği İngiltere ve Türkiye’deki yaratıcılık ekosistemini değerlendirdi. İngiltere’de yaratıcı endüstrilere hükümetin 2030’a kadar ayıracağı bütçenin 50 milyar sterlin olacağına dikkat çeken Şahin, her iki ülkenin bu alanda izlediği yolu değerlendirdi, sahip oldukları avantajları ve dezavantajları anlattı.
Londra, Birmingham, Manchester, Leeds gibi İngiltere’nin birçok şehrinde ve birkaç farklı ülkede faaliyet gösteren Global Banking School’da (GBS), pazarlama, yaratıcı iletişim, reklamcılık, inovasyon gibi alanlarda uluslararası öğrencilerle kısa dönemli akademik programlar ve workshoplar gerçekleştiren Bahçeşehir Üniversitesi Kreatif Endüstriler Merkezi (BUKEM) Direktörü Dr. Öğr. Üyesi Şafak Şahin ile İngiltere’de ve Türkiye’de yaratıcı ekosistemi konuştuk. Her iki ülkeyi yakından tanışan Şahin’in tecrübeleri ışığında iki ülkenin bu alanda izlediği yolu öğrendik, yaratıcılara sektörde başarı getirecek tavsiyelerini dinledik.
YARATICI ENDÜSTRİLERE AYRILAN BÜTÇE 50 MİLYAR STERLİN
İngiltere’de ve Türkiye’de eğitim ve yaratıcı endüstriler alanındaki deneyimlerinizi karşılaştırabilir misiniz? İki ülke arasındaki farklılıklar ve benzerlikler nelerdir?
Deneyimlerimi açıklayarak başlamak, konuyla ilgili nispeten teknik bilgi paylaşmaya göre benim açımdan çok daha keyifli olacaktır. Çünkü İngiltere’deki gruplarla gerek eğitim amaçlı aktiviteler gerekse bireysel eğitim çabalarım sayesinde kurmuş olduğum iletişim bana fazlaca deneyim kazandırdı. Öncelikle şunu belirtmem lazım, yaratıcı insanlarla yaratıcı endüstrileri ayrı değerlendireceğim. Elbette yaratıcı endüstrilerin temelinde insan var ancak kurumsal planlamayla desteklenmeyen yaratıcılar bireysel ve en kibar tabirle “tahmin edilemeyen insanlar” olarak açıklanabilir. Ben önce biraz İngiltere’deki yaratıcı insan profiline dair görüşlerimi paylaşayım. Bence İngiltere’de yetişmiş yaratıcılar, kendi alanlarını bir gelir kapısı olarak görmüyorlar. En azından bu niyetle yola çıkmıyorlar. Çünkü kendi yaratıcı alanlarını sınav puanlarının getirdiği sayısal sıralama neticesinde değil, eğilimleri ve istekleri neticesinde seçiyorlar. Elbette böylesi bir niyet, serbestlik ve elbette risk alabilme olanaklarıyla ilerledikleri bir alanda çok daha içselleştirilmiş ürünler ortaya koyuyorlar. Bunu yaratıcı alanların hemen hepsi için gözlemledim diyebilirim. Ancak Türkiye’deki yaratıcı bireylerin bu dezavantajı, yani seçtikleri çalışma alanını en efektif bir biçimde değerlendirmek zorunda kalmalarını avantaja çevirdiklerini de söyleyebilirim. Çok işlevsel ürünler elde etmeleri gerektiğinin bilinciyle bazen muazzam işler çıkarıyorlar. Yani yaratıcı yeteneklerini becerileriyle birleştirerek ortaya çıkardıkları işin etkinliği ve katkısı kurumlar açısından çok büyük olabiliyor. İşte bu da endüstrinin talep ettiği bir nitelik, bir artı değer olarak ortaya çıkıyor elbette. Yaratıcı endüstrilerden kısaca bahsedecek veya onları kıyaslayacak olursam ilk belirtmem gereken şey, İngiltere’de bu alanda atılacak adımları daha planlı ve stratejik ilerlemesini sağlayan kurumların sayısının fazla olması. Elbette ayrılan bütçenin büyüklüğü de önemli tabi. Örneğin 2030’a kadar yaratıcı endüstrilere hükümetin ayıracağı bütçenin 50 milyar sterlin olacağı açıklanmıştı. Ancak bence meblağın büyüklüğü kadar, bu bütçenin ayrılmasına hükümeti iten sistemli kurumlar ve onların çalışma biçimleri örnek alınmalı bence. Bildiğim kadarıyla bu karar, endüstri temsilcileri ve Yaratıcı Endüstriler Konseyi’nin ortak çalışmasıyla alındı. Endüstrideki ticari oyuncuların da sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle daima beraber hareket ettiklerini gıptayla gözlemliyorum. Türkiye’de son yıllarda bu yönde atılımların olduğunu sevinerek belirtmeliyim. Örneğin, bir ara benim de aktif olarak faaliyetlerinde yer aldığım TOBB Kreatif Endüstriler Meclisi, Yaratıcı Endüstriler Konseyi, İSTKA gibi yapılar da benzer faaliyetlerle Türkiye’deki potansiyeli daha etkin kullanmanın çabası içerisindeler. Olumlu etkilerini yakın zamanda göreceğimiz işlere imza attıklarını, konuyu takip edenlerin de onaylayacaklarını düşünüyorum.
FİKİR PAYLAŞIMLARI, YARATICI FİKİRLERİN YOLUNU AÇIYOR
İngiltere’de yaratıcı ve kültürel endüstriler nasıl bir ekosistemi oluşturuyor? Sanatçılar ve tasarımcılar bu ortamda nasıl besleniyor ve ilham alıyorlar?
İngiltere’nin geçmişten gelen çok köklü bir tartışma ve paylaşım kültürü var. Buna bir de sanayi devriminden sonra hayatlarına dahil ettikleri fuarcılık pratikleri eklenince, tabi ki ortaya çok faydalı bir sentez çıkmış diyebiliriz. Bu iki temel unsur, yaratıcılıkla ilgili alanlarda da çok işlevsel bir biçimde yapılandırılıyor. Sanatçıların, sanatseverlerin, öğrencilerin, akademisyenlerin ve entelektüellerin her türlü etkinlikten sonra buluşup fikir paylaşımında bulunma alışkanlıkları, yaratıcı fikirlerde müthiş sıçramalara neden oluyor. Bunu hem sistematik bir biçimde hem de gayet organik bir şekilde uyguladıklarını gözlemliyorum. Kimi zaman Q&A denilen soru cevap formatında, kimi zaman networking dedikleri tanışma etkinliği şeklinde, kimi zaman da daha serbest olan sosyal buluşmalarla gerçekleştiriyorlar. Elbette bu da yaratıcılar ve disiplinler arası iş birliği, etkilenme ve beslenme imkânını arttırıyor. Bunun yanı sıra, İngiltere’nin sahip olduğu çok kültürlülük, uluslararası iş birliklerinin nispeten fazla olması ve bence en önemlisi şehir planlamasında hayata geçirilen akılcı çözümlerle sosyal etkinliklere maruz kalma ihtimalinin yüksek olması da fikir kıvılcımlanmalarına zemin hazırlıyor. Mekanları ve boşlukları (ki bunun içine şehre yakın kırsal bölgeleri de dahil edebiliriz) oldukça işlevsel kullanmanın teorik ve pratik yollarını bulmuşlar diye düşünüyorum. Bu sayede evde internet veya basılı kaynak temelli beslenen yaratıcılar, dışarı çıktığı zamanlarda da mutlaka kendisine katkı sağlayacak bir güdüleyici ile karşılaşıyor. Bunlara ek olarak, deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki; İngiltere’deki sanatçılar, tasarımcılar, profesyoneller, yaratıcılar ve akademisyenler mutlaka geçmişle bağı olan bir hobiye veya özel ilgi alanına sahipler. Bence bu sayede bilinçli ya da değil, baş döndürücü bir hızla nüfuz eden teknolojik gelişmelerin kendilerini alıkoymasına engel oluyorlar. Tıpkı yakından izlemesi çok zevkli olan bir fırtınanın insanı uçurmasına engel olan bir çıpa gibi. Bu sayede hem iç dünyalarının dinginliklerini koruyorlar, hem de baş döndürücü bir hızda seyreden teknolojik/dijital gelişim fırtınasından da faydalanıyor ve besleniyorlar diye metoforize edebilirim. Buna örnek olarak dijital oyun fuarlarındaki Retro oyunların artan popüleritesini, Lego’nun meşhur sanat eserleri serisine olan artan ilgiyi, el sanatları atölyelerinin artmasını, klasik otomobil fuarlarına ziyaret akınlarını verebilirim.
İngiltere’de de akademik olarak çalışmalar yapıyor musunuz?
Başta Londra, Birmingham, Manchester, Leeds gibi İngiltere’nin birçok şehrinde ve birkaç farklı ülkede faaliyet gösteren GBS’te (Global Banking School), uzmanlık alanım olan pazarlama, yaratıcı iletişim, reklamcılık, inovasyon gibi alanlarda uluslararası öğrencilerle kısa dönemli akademik programlar ve workshoplar gerçekleştiriyorum. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi İngiltere’de de öğrencilerin pazarlama alanında güncel konularda kendilerini geliştirme isteği içinde olduğunu görmek beni mutlu ediyor.
YARATICI ENDÜSTRİLERİN KATMA DEĞERİNİ ARTTIRACAĞIZ
Bahçeşehir Üniversitesi Yaratıcı Endüstriler Merkezi’nin amaçları ve çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz? Bu merkezin gelecekteki projeleri nelerdir?
Bahçeşehir Üniversitesi Kreatif Endüstriler Araştırma ve Uygulama Merkezi (BAUKEM), üniversitenin İletişim Fakültesi akademisyenleri tarafından kuruldu. Çünkü fakülte bünyesinde sinema-TV, reklamcılık, görsel iletişim tasarımı, yeni medya, halkla ilişkiler, dijital oyun tasarımı ve çizgi film – animasyon gibi yaratıcı endüstrilerin önemli alanlarında bölümler barındırıyor. Dolayısıyla, öncelikle öğrencilerin yaratıcı endüstrileri bütüncül bir anlayışla öğrenmesini, sahip oldukları uzmanlıkları farklı disiplinlerle birleştirerek bu endüstrilere yapabilecekleri katkıları daha iyi anlamlandırabilmelerini sağlamak üzere yola çıkıldı. Sonrasında da Türkiye’nin en önemli potansiyeli olan yaratıcı insan kaynağının etki alanını arttırabilecek her türlü iş birlikleri, çalıştay, araştırma, eğitim ve etkinlikleri hayata geçirebilmek üzere imkanları dahilinde faaliyetler yürütmeyi amaçlamaktadır. Bunlar arasında İstanbul’un eğlence hayatına dair yapılmış bir araştırmadan, uluslararası yayınevi Peter Lang’de yayınlanmış, ortak yazarlı Creative Industries in Turkey kitabına, Sony Turkey iş birliği ile hayata geçen Vlogger Atölyesi’nden, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteklediği D-ART House Dijital Girişimcilik Eğitim Programı’na, Yapımcılık Akademisi’nden, Da Vinci Resolve eğitimlerine kadar birçok farklı alanda çalışmalar gerçekleştirmiş bir merkez diyebilirim. Bu etkinliklerin hepsinde de öğrenciler ve akademisyenler beraber çalışmışlardır. Bundan sonra özellikle Türkiye’deki yaratıcı endüstrilerin katma değerini arttırabilmek adına uluslararası iş birlikleriyle yürütülen projeler yapmayı hedefliyoruz.
KENDİMİ GELİŞTİRMEYE DEVAM EDİYORUM
Sanat, tasarım ve iletişim alanlarında ileriye dönük planlarınız veya hedefleriniz nelerdir? Kendinizi ve öğrencilerinizi nasıl daha fazla geliştirmeyi umuyorsunuz?
Açıkçası şahsen kendimi reklamcılık hocası (akademisyeni) olarak tanımlıyorum. Sanatın sadece takipçisiyim diyebilirim. Ancak tasarım alanında kendimi geliştirmem gerektiğini, bunun ihtiyacını çok uzun zamandır biliyor ve hissediyordum. Çünkü reklamda yaratıcı stratejiyi oluştururken görsel konseptten bağımsız düşünmek neredeyse imkansız. Bu anlamda da her zaman kendimi eksik hissediyordum. Bu sebeple University of Bolton’da Creative Practice programında uygulamalı bir çalışmaya dahil oldum. Burada, özellikle görsel tasarımda uluslararası anlamda farklı bir bakış açısıyla kendi uzmanlık alanımı sentezlemeyi amaçladım. Daha sonra da yapay zeka araçları vasıtasıyla görsel konsept tasarlamaya yönelik çalışmalar yapmayı, reklamcılıkta nasıl etkin kullanılabileceğine dair uzmanlarla fikir alışverişinde bulunarak akademiye katkı sağlamayı planlıyorum.
TEKNOLOJİYİ DEĞİL, NASIL YARATICI BİR ŞEKİLDE KULLANILABİLECEĞİNİ ÖĞRENİYORUM
Yaratıcı ve kültürel endüstrilerdeki değişen teknoloji ve trendlere nasıl ayak uyduruyorsunuz? Bu alanlarda hangi yeni gelişmeleri takip ediyorsunuz?
Ne mutlu bana ki sizler gibi değerli insanların hayata geçirdiği haber kaynaklarını takip etme, ve bu sayede benzer alanlarda çalışma yapan akademisyen ve profesyonellerle buluşma şansı yakalıyorum. Bu sayede paha biçilemez deneyimler kazanıyorum çünkü haberi, bilgiyi, tecrübesini kaliteli, dürüst ve keyifli bir şekilde paylaşan çok donanımlı bir sosyal yapı var. Bunu hem Türkiye’de hem de yurt dışında çalışmalar yürüten birçok insan için söyleyebilirim. Bunun yanı sıra Gamescom, Annecy, Cannes Lions, Kristal Elma, Bett Show gibi başta Avrupa’daki etkinlikleri mutlaka yerinde veya online takip etmeye çalışıyorum. Bulunamasam da giden arkadaşlardan mutlaka deneyimlerini dinliyorum. Çünkü bu tarz etkinlikler son yeniliklerin değil, son yenilikler kullanılarak üretilen işlerin sergilendiği yerler oluyor. Dolayısıyla teknolojiyi değil, nasıl yaratıcı bir şekilde kullanılabileceğini öğrenerek kendimi çok daha kolay adapte edebiliyorum diyebilirim.
YARATICILIK SENTEZ BECERİSİDİR
Öğrencilere veya bu alanlarda kariyer yapmak isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Genç yeteneklerin bu sektörlerde başarılı olabilmeleri için nelere odaklanmaları gerekiyor?
Felsefe, tarih, matematik, sanat gibi disiplinlerle haşır neşir olmadan bu alanlarda başarılı olmanın çok zor olduğunu bilmelerini istiyorum. Herhangi bir şeyi (buna fikir de dahil) yoktan var edecek kabiliyet henüz ortaya çıkmadığına göre, yaratıcılık dediğimiz şeyin sentez becerisi olduğunu unutmamak lazım. İşte bu noktada da bahsettiğimiz alanlarda sahip olunan bilgi ve tecrübeleri birbiriyle sentezleyerek farklıyı, eşsizi, yeniyi ortaya çıkarmak mümkün. Bu kombinasyon/sentezleme işlemini de teknik ve sanatsal becerilerle hayata geçirdiklerinde katma değer yaratan ve aranan profesyoneller olmaları işten bile değil. Ayrıca hayatı, insanı, doğayı, toplumu, siyaseti, evreni anlamlandırma becerileri de artmış olacağından yaptıkları işten haz almaya da başlayacaklardır diye düşünüyorum.